Rüzgar Enerjisinde Sürdürülebilirlik
Küresel iklim değişikliği sorunu her geçen gün daha da derinleşiyor. Bu sorunla mücadele etmek için her alanda olduğu gibi rüzgar enerjisi sektöründe de sürdürülebilirlik odaklı çalışmalara duyulan ihtiyaç giderek artıyor. Rüzgar her ne kadar bir yenilenebilir enerji kaynağı olup karbon emisyonlarını çok ciddi oranda azaltsa da bu sektörde de yapılması gereken çok sayıda iyileştirme mevcut. Sektörün tüm paydaşlarının bu konuda sorumlu davranması gerekiyor. Her büyüklükteki rüzgar enerjisi şirketleri ve devlet dışı aktörler, özellikle rüzgar projelerinin ve ilgili diğer endüstriyel faaliyetlerin hacminin büyütülmesini talep ediyor. Fakat herkesin karbonsuz bir rüzgar enerjisi inşa etmenin zorunluluklarına karşı “ama”sız bir şekilde sorumluluk bilinci taşıması gerektiğini unutmamak gerek.
Bir ürüne, hizmete, sürece veya faaliyete sürdürülebilir diyebilmek için ilgili unsurun yaşam döngüsü boyunca etkide bulunduğu tüm alanlarda gerçek bir karbondan arındırma yaklaşımı izlenmelidir. Tüm dünyada bu konuya ilişkin önemli girişimlere şahit oluyoruz. Özellikle kamu ve özel sektör kuruluşlarına verilen teşvik sayısının ve teşvik hacimlerinin giderek arttığını söylemek mümkün. Bu durum, kurumsal sürdürülebilirliğe ilişkin her geçen gün daha da sertleşen perakende ve kurumsal yatırımcı duyarlılığına da yansımış durumda. Son birkaç yıllık döneme baktığımızda sosyal sorumluluk etkisi yüksek yatırım fonlarına yapılan girişlerin çok ciddi oranda arttığını görüyoruz. Hükümetler ayrıca yeşil enerji tedarikinden sıfır emisyonlu bina standartlarının uygulanmasına kadar her alanda endüstriyel değer zincirlerini karbondan arındırmak için adımlar atıyor.
İklim değişikliğiyle mücadele odaklı bir sektörün, sektörel kuruluşun, endeksin ya da projenin içerisinde yer almak artık yeterli olmuyor açıkçası. Rüzgar şirketleri de bu konudaki farkındalığını artırarak büyümenin kontrolsüz bir dışsal maliyete neden olmasının önüne geçmelidir.
Rüzgar Enerjisi Projelerinin Çevresel Yaşam Döngüsü Etkileri
İklim değişikliğine karşı mücadelenin kritik önemi haiz olan rüzgar endüstrisi, emisyonları ve atıkları ciddi oranda azaltıyor. Fakat öte yandan sektörün paydaşlarının, çelik ve çimento gibi çevresel ayak izlerini düşürmenin zor olduğu sektörlerden gelen malzemelerin tedarik zinciri süreçlerini de karbondan arındırmalıdır. Bunun için de mevcut teknoloji ve süreçler en iyi şekilde kullanılmalıdır. Beşikten mezara (cradle to grave) yaşam döngüsü değerlendirmesi yaklaşımıyla üretim, nakliye, kurulum ve hizmetten çıkarma gibi aşamalarda rüzgar projelerinden kaynaklanan hava, su ve toprak emisyonları da önemli ölçüde azaltılabilir.
Yaşam döngüsü analizi, rüzgar için karbon emisyonu geri ödeme süresinin kömüre dayalı santrallerden çok daha kısa olduğunu gösteriyor. Bu noktada kara ve denizdeki rüzgar çiftliklerini ayrı ayrı değerlendirmek gerek. Zira, üretim ve kurulum aşamaları, karadaki bir rüzgar çiftliğinin (onshore wind farm) toplam karbon emisyonlarının %90'ından fazlasını; açık deniz rüzgar çiftliği (off shore wind farm) için ise karbon emisyonlarının %70'ini oluşturmaktadır[1]. Bu farkın en önemli nedeni off shore projelerinde, nakliye ve taşımacılığının karbon emisyonları içerisinde daha büyük bir paya sahip olmasıdır.
Bir örnekle devam edelim. Bir rüzgar türbinin kütlesinin çok büyük bir bölümü çelik, demir, bakır ve alüminyum gibi geri dönüştürülebilir malzemelerden oluşur. Karbon fiber veya fiberglas kompozit, plastik ve reçineden oluşan bölümlerin toplam kütle içerisindeki oranı oldukça düşüktür. Özellikle 25 yıla kadar bir ömre sahip olan ve halihazırda ticari olarak geri dönüştürülmesi zor olan rotor kanatları için durum bu şekildedir. Türbin tasarımlarının çevresel yaklaşımlara uyum sağlaması, göbek yüksekliklerinin artması, kanatların daha uzun ve daha hafif olarak imal edilmesi, diğer bileşenlerin daha esnek hale gelmesi veya daha kolay geri dönüştürülebilir malzemelerden üretilmesi gibi değişiklikler rüzgar türbinlerinin daha çevreci olmasında kritik rol oynayacaktır.
Bu konunun özellikle uzun yıllar kullanılmakta olan ve tasarım itibariyle eski nesil olarak sayabileceğimiz rüzgar türbini için büyük bir zorluk olduğunu söyleyebiliriz. Sadece Avrupa kıtasında birkaç sene içerisinde normal şartlarda hizmetten çıkarılması beklenen binlerce rüzgar türbini bulunmaktadır. Teorik olarak ömrünü tamamlamış rüzgar türbinlerinin kullanımına devam edebilmek için bazı revizyonların yapılması gerekecek. Orijinal kanatların, göbeklerin, jeneratörlerin ve dişli kutularının sürdürülebilir bir şekilde kullanımdan kaldırılması, yeniden kullanılması veya geri dönüştürülmesi gibi çalışmalar bu tip revizyonlar arasında. Sıfır atık bıçak üretimi için ZEBRA[2] ve geri dönüşüm teknolojileri için DecomBlades[3] gibi endüstri liderliğindeki girişimler, rüzgar enerjisi sektöründe yaşam döngünün kapatılmasına yardımcı oluyor. Sektörün sürdürülebilir hale gelmesi için bu tür projelerin sayısının artırılması gerek.
Sürdürülebilir bir rüzgar enerjisi sektörü için şirketlerin emisyon azaltma ve/veya uzaklaştırma çalışmalarını sadece yeşil elektrik ve ulaşım gibi alanları değil, komponent üretimi faaliyetlerini de kapsayacak şekilde genişletmesi gerekiyor. Bu yaklaşım, çelik, çimento ve belirli kimyasallar için değer zinciri üzerinde bir baskı oluşturacak ve bu sektördeki paydaşlar da rüzgar sektörünün sürdürülebilirliği için somut adımlar atmaya başlayacaktır. Bu çabaya bir de rüzgar enerjisini depolamaya yönelik sürdürülebilir çözümler eklendiğinde sadece temiz değil, büyük ölçekli olmasına rağmen uygun fiyatlı, çevresel ayak izleri düşük; tüm ürün, hizmet ve süreçleriyle birlikte yaşam döngüsü boyunca gerçekten sürdürülebilir olan bir rüzgar enerjisi sektörü inşa edilebilecektir. Bu nokta rüzgar enerjisinin kilidini açabilecek politika reformları ve diğer sektörlerle birlikte geliştirilen koordinasyon ve iş birliklerinin de hedeflerin daha hızlı gerçekleşmesine büyük bir katkı sağlayacağını belirtmekte fayda var.
İş Dünyası Ne Yapabilir?
Son söz olarak söyleyeceğimizi ilk başta belirtelim: İş dünyası tam anlamıyla bir paradigma değişikliğine gitmelidir. Zira, 2050 yılına kadar karbon nötr olmak ciddi bir zorluk olarak ele alındığından rüzgar enerjisi sektörü sürdürülebilirliği, şirket düzeyinde çok sayıda eylem planı gerektiriyor. Bu noktada, Bilime Dayalı Hedefler girişiminin (SBTi)[4], küresel ısınmada 1,5°C sıcaklık düşürülmesi hedefi yolunda net sıfır hedeflerine doğru ilerleyen şirketler için şeffaf ve standartlaştırılmış bir ölçüm sağladığını belirtelim. Günümüzde dünyanın dört bir yanından yüzlerce şirket, emisyonlarını azaltmak için SBTi ile birlikte çalışıyor. Fakat iş yapma şeklimizde gerçek bir değişim oluşturmak için bu hacmin katlanarak artması gerek.
Rüzgar endüstrisi bu hedef için çok önemli bir potansiyele sahip. Buna en iyi örneklerden biri Danimarka merkezli Ørsted şirketi. Şirket; Iberdrola, Vestas, Siemens, Acciona, ABB ve diğer enerji şirketlerinin ilk 50’de yer aldığı Corporate Knights 2020 sıralamasına göre, son on yılda bir fosil yakıt şirketinden dünyanın en yüksek dereceli sürdürülebilir şirketine dönüştü[5]. Bu şirketler yalnızca çevresel etkileri değil aynı zamanda sosyal hedefleri de kapsayan kapsamlı sürdürülebilirlik stratejilerini yürütüyor. İş gücü kapsayıcılığı, çeşitlilik (cinsiyet ve etnik köken gibi), sosyal uygunluk, finansal sürdürülebilirlik gibi faktörler, sürdürülebilirliğin rüzgar enerjisi sektörün tüm seviyelerine ve dünyanın her bir noktasına yansımasını ve bunun sektör genişledikçe devam etmesini sağlamak için kritik derecede önemlidir.
Rüzgar enerjisi konusunda çok önemli bir potansiyeli bulunan Türkiye’nin de tüm paydaşlarıyla ve sürdürülebilirliğin tüm yönleriyle beraber bu sürece destek vermesi gerek. Günün sonunda kazanan sürdürülebilirlik ve bizler olacağız.
[1] GWEC | Global Wind Report 2021
[2] https://www.lmwindpower.com/en/stories-and-press/stories/news-from-lm-places/zebra-project-launched - Erişim Tarihi: 21.11.2021
[3] http://www.makeenenergy.com/home/news/decomblades/ - Erişim Tarihi: 21.11.2021
[4] https://sciencebasedtargets.org/
[5] https://www.corporateknights.com/rankings/global-100-rankings/2020-global-100-rankings/ - Erişim Tarihi: 21.11.2021