Son yıllarda teknoloji dünyasındaki yenilikler kaçınılmaz olarak yaşadığımız hayatı her geçen gün hızla değiştiriyor. Eğitimden, sağlığa, iletişimden, alışveriş alışkanlıklarımıza, eğlence hayatımızdan iş hayatımıza kadar hemen her alanda giderek artan dijitalleşmeyi yaşıyoruz. Yaşadığımız yüzyıla “Dijital Çağ” deniyor.
Dijital Çağ hayatımızı değiştirdiği gibi iş yapmanın kurallarını da beraberinde değiştiriyor. Kuralların değiştiği bu yeni dijital ekonomide rekabet edebilmek için mutlaka her şirketin bir dijital dönüşüm ajandası olması gerekiyor.
Peki “Dijital Dönüşüm” kavramından ne anlıyoruz?
Öncelikle Türkçeye İngilizceden geçen “dijital” (digital) sözcüğünün ne olduğunu anlayalım. Bu kavramın çıkışı elektronik sektörü olmuştur. Dijital veriler orijinal veri değerlerinin (örneğin ışığın şiddeti, havanın sıcaklığı) belli zaman aralıkları ile örneklenmesi sonucunda elde edilen ve sadece 0 ve 1 rakamlarının sayı değerlerinin sıralanması ile oluşan verilerdir. “Dijitalleştirme” bilgileri bilgisayarın anlayacağı biçimde sayısallaştırma ve elektronik veriye dönüştürme sürecidir.
Bu nedenle kurumlarda yaşanan ilk “Dijitalleşme Süreci” çalışmaları, bilginin sayısal hale getirilmesi olarak yorumlanmıştır. Buna en çarpıcı örnek “Dijitalleşme Projesi” adı altında işletmelerde kağıt tabanlı bilgilerin taranarak bilgisayara aktarılmasıdır.
Internet teknolojilerinin gelişmesi ile alışveriş sistemleri ve imkânları değişmiş, elektronik ticaret (e-ticaret) ortaya çıkmıştır. Fiziksel mağazada ulaşabileceğiniz kişi sayısı sınırlıyken, e-ticaret sitesinin yarattığı imkanlar ile fiziksel sınırlar ötesinde çok daha fazla sayıdaki müşteriye ulaşarak satış yapılabilir hale gelinmiştir. Paralelinde iPhone’nun ortaya çıkması ile hızlanan mobil teknoloji ivmesi ve akabinde sosyal medyanın inanılmaz gelişimi “dijitalleşme” kavramının daha kapsamlı bir şekilde algılanmasına yol açarak, bilginin sayısallaştırılması anlamının ötesine taşımıştır.
Değişen dünyada kurumlardaki dijitalleşme süreci tarifi değişerek “iş süreçlerini değiştirmek ve yeni değer üretme fırsatları sağlamak için dijital teknolojilerin kullanılması” şekline yeniden tanımlanmıştır. E-ticareti çarpıcı bir biçimde aktaran 2015 yapımı Amerikan komedi-drama filmi ‘Stajyer’ (The Intern) bu yaşananları özetleyen çok güzel bir örnektir. Bugün e-ticaret işi yapan ve ABD borsasının en değerli şirketi olan Amazon’nun değeri son 10 yılda %1934 artmıştır.
Bir diğer örnek ise bir fabrikada işçilerin bilgisayar destekli ekipmanlar yardımıyla torna tezgahlarını kullanmaya başlamasıdır. Bu örnekte dijitalleşme, çalışanların rollerini değiştiren ve otomasyon yardımı ile iş süreçlerinin daha verimli olmasını sağlayan bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır.
Zaman içinde eksponansiyel hızla gelişen yeni teknolojiler kendilerine daha çok uygulama alanı yaratmışlardır. Bulut bilişim (Cloud), nesnelerin interneti (IoT), Büyük Veri (Big Data), yapay zeka (A.I), robotik uygulamalar, sanal ve artırılmış gerçeklik uygulamaları, 3D yazıcılar, blok zinciri (blockchain) gibi yepyeni yıkıcı (disruptive) teknolojilerin hızla yayılması tüm sektörlerde iş modellerinin daha da hızlı değişmesine yola açmış ve yaşanan bu dijital devrim iş yapmanın eski oyun kurallarını baştan aşağı değiştirmiştir.
Artık dijitalleşme ve bilgi teknolojilerinin gelişmesi ile sağlanan “otomasyon sistemler” de geride kalmıştır. Üretim sektöründe Endüstri 4.0 (Industry 4.0) kavramı ortaya atılmıştır. Yapay zeka, robot teknolojileri ve nesnelerin interneti sistemleri ile insansız ve karanlık ortamlarda üretim yapabilen düşük maliyetli, az yer kaplayan, az enerji harcayan, az ısı üreten ve yüksek güvenlikli akıllı fabrikalar konuşulmaya başlanmıştır.
Dijitalleşme ile birlikte profesyonel olarak yapılan yeni mesleklerin sayısı da artmış, e-ticareti bireyler de yapmaya başlamış, sosyal medya bir dijital pazarlama dünyasına dönmüş, dijital reklamlar, kripto paralar, dijital ödeme yöntemleri ..vs gibi yeni uygulamalar ile ekonomi de bu dönüşümden etkilenenler arasındaki yerini almıştır. Artık Dijital Ekonomi adında yeni bir kavramdan bahsediyoruz.
Gelinen noktada dijitalleşme süreci bir değişim değil, bir dönüşüm olarak yorumlanmaya başlanmıştır. Günümüzde sadece elektronik satış platformuna geçmek veya dijital teknolojiler ile iş süreçlerinin otomatik hale getirmek tek başına “dijitalleşme” süreci olarak kabul edilmemektedir. Yeni kavram “Dijital Dönüşüm“dür
Dijital Dönüşüm dijital imza ile onaylama süreçleri, üretim emirleri otomasyonu veya e-satış süreçleri gibi bir dizi dijitalleşme projeleri ile sınırlı kalan bir kavram değildir. Dijital Dönüşüm, dijitalleşme teriminden farklı olarak dijital teknolojilerin uygulanmasının haricinde, çapraz örgütsel değişim gerektiren müşteri odaklı stratejik iş dönüşümünü ifade eden çok daha geniş kapsamlı bir terimdir.
Dijital dönüşüm operasyon odaklı sistemden müşteri odaklı sisteme geçiş için dijital teknolojinin yardımıyla yapılan ve kurumun faaliyetlerini ve müşteriye nasıl değer kattığını temelden değiştiren bir İş Dönüşümü olarak tarif edilmektedir. Zaman içinde dijital dönüşümün iş stratejilerinde bütünsel bir yaklaşım gerektirdiği ve müşteri odaklı olma tanımının bile yetersiz kaldığı anlaşılmıştır.
Dijital dönüşümün kapsadığı bazı ürünler.
e-Posta: Bürokratik süreçlerdeki dilekçelerin dijital versiyonu olarak kullanılır.
Kayıtlı elektronik posta (KEP): e-Postanın, e-imza ile gönderimdeki tüm adımları kayıt altına alan ve yasal geçerliliği olan iletişim türüdür.
e-Fatura ve e-Arşiv: Kağıt faturaların dijital versiyonuna denir.
e-Defter: Yevmiye defteri ve defteri kebirin dijital versiyonu olarak kullanılır.
e-İmza: Artık hayatımızın her alanında yer alan ıslak imzanın dijital versiyonudur.
e-Devlet: Devlet dairelerinde bulunmamıza gerek kalmadan ve sıra beklememeden erişebildiğimiz devlet kurumlarıdır.
e-Ticaret: Dükkan ve alışverişleri dijital ortama taşıyan ve mekana gitmeye gerek kalmadan ürün ve hizmetleri özgürce alıp satabildiğimiz dijital süreçtir.
e-Bilet: Günümüzde yolcu ve havayolu şirketi arasında kağıt bilet kullanımını ortadan kaldıran biletleme sistemine denir.
Dijital Dönüşümün Faydaları Nelerdir?
Odalar dolusu klasörlenmiş fatura arşivleri ve saklama masraflarının tarih olması avantajı söz konusudur. Bu avantajla birlikte gereksiz iş yükü azalır, verimlilik artar, zamandan kazanılır ve ticaret hızlanır. Her şey dijital ortama taşındığı için dolayısıyla kağıt, baskı, posta ve arşivleme maliyetleri de ortadan kalkar.
Dijital dünya sayesinde gerektiğinde eski evraklara saniyeler içerisinde ulaşılır. Anlık ve otomatik veri kaydı ile hata oranı azalır, kaybolma yaşanmaz, Kağıt kullanımının en düşük seviyeye inmesine olanak sağladığından dolayı da her yıl yüzbinlerce ağacın kesilmesi engellenerek çevrenin korunmasına da katkıda bulunulmuş olur. Zaman ve para tasarrufu sağlamak isteyen tüm işletmelerin yararlanabileceği bir sistemdir. Ayrıca perakendeden enerjiye, eğitimden sağlık sektörüne, hizmet sektöründen imalat sektörüne kadar aklınıza gelebilecek tüm sektörlerde uygulanabilir.
Dijital Dönüşüm Süreci Nasıldır?
Önceleri analog kayıtların (dijital dönüşüm adı altında otomasyon) dijital ortamda işlenmesi söz konusuydu. Ardından e-hizmet sistemleri gündeme geldi ve süreçlerin dijital ortama aktarılması gerçekleştirildi. Günümüz sürecini incelediğimizde ise kurumsal firmalar, iletişimde oldukları diğer kuruluşlar ile dijital ortam üzerinden iletişim ve paylaşım yapmaktadır.
Ayrıca dijital dönüşüm süreci tek yönlü değildir. Firmalar modern teknolojiyi kullanarak çok daha verimli bir otomasyon oluşmasını sağlar, firma tarafından verilen hizmetin gelişmesi ve gelişen hizmet ile de çok daha iyi bir dijitalleşme sürecine tekrar adım atılır. Böylece dijital dönüşüm ile yeni koşullara da çok daha başarılı şekilde uyum sağlanırken, beklentilere de çok daha iyi şekilde cevap verilebilmesi söz konusudur.
Dijital değişimin unsurları ise şu şekilde sıralanabilir:
Bu üç unsurun dijital dönüşüm için önemi fazladır. Hepsi bir arada değişim sürecine dahil olursa dönüşüm verimli olacaktır.
Dijital dönüşüm dünü, bugünü ve yarını kapsamaktadır. Bu nedenle daima değişim faktörü söz konusudur. Bu sürecin en iyi şekilde yönlendirilmesi, yönetilmesi ve hızlandırılması için çalışmalar yapılmalıdır.
Dijital dönüşüm aşağıdaki 5 temel konu için yeni bir bakış açısı gerektirir:
1- Müşteriler: Dijital Dönüşümün birinci alanı herkes tarafından algılandığı gibi müşteridir. İnternetten önce klasik olarak müşteriler pazarlama ile satın almaya ikna edilmeleri gereken bir oyuncu topluluğu olarak algılanıyordu. Dijital çağda ise pazarlar yerini müşteri ağlarına bırakmıştır. Müşterilerin arasındaki dinamik etkileşimler onların şirketler ve birbirleri ile olan ilişkilerini sürekli değiştirmektedir. Atık müşteriler birbirleri ile devamlı olarak bağlantı halindeler, birbirleri ile haberleşerek şirketlerin marka itibarlarını şekillendiriyorlar. Kullanılan dijital araçlar ürünlerin keşfini, değerlendirmesini, satın alınması ve kullanılması tarzlarını ve müşterilerin bağlantıda kalma yöntemlerini değiştiriyor. Dijital dönüşüm sürecindeki şirketler artık müşterileri satışları için bir hedef görmek yerine mevcut dinamik müşteri ağı içinde bulabilecekleri en iyi grup, marka destekçisi veya inovasyon ortağı olarak görmeleri gerekiyor.
“Dijital Dönüşüm müşteri ağlarından (network) faydalanmak, müşteriye erişim ve kişiselleştirme stratejilerini geliştirmektir.”
2. Rekabet : Dijital dönüşümün ikinci alanı rekabettir. Geleneksel yaklaşıma göre şirketler kendilerine en çok benzeyen rakip şirketler ile rekabet ederken, ürünlerini dağıtan veya üretimleri için girdileri sağlayan tedarik zinciri paydaşları ile işbirliği yaparlar. Günümüzde ise sektörlerinin dışında ve onlara hiç benzemeyen firmalar asimetrik rakipler olabiliyor. Dijital teknolojiler aracıları ortadan kaldırıyor, ortakları değiştirebiliyor ve tedarik zincirini altüst edebiliyorlar. Bu yeni dijital çağ aynı zamanda birbirine bağlı iş modelleri veya yaşanan zorluklar nedeniyle yeni işbirliklerinin de yolunu açıyor. Dijital dönüşüm sürecindeki şirketler artık rekabet ve işbirliği kavramlarını yeniden gözden geçirmek zorundalar. Şirketler bir araya gelerek yenilikleri ileriye götürmek için birbirlerinin güçlü yanlarını kullanmalılar.
“Dijital dönüşüm sadece ürünler değil platformlar inşa etmek demektir.”
3. Veri ( Big Data ) : Dijital dönüşümün bir diğer konusu veridir. Eskiden veri dediğimizde şirketin karar verme süreçleri için kendi üretim, stok, operasyon, satış ve pazarlama süreçleri ile ilgili değerlendirilen verinin analizini anlıyorduk. Günümüzde ise Büyük Veriyi (Big Data) konuşuyoruz. Sosyal medya, mobil araçlar, sensörler (IoT) ile her yerden gelen bir veri bombardımanı var. Bu büyük veri araçları firmaların yeni tahminde bulunmalarına ve yeni katma değer yöntemlerini bulmalarına ve anlamalarına yardımcı oluyorlar. Dijital dönüşüm sürecindeki şirketler için veri artık stratejik bir varlıktır. Her şirketin işleyişinin, pazarda kendisini farklılaştırmasının ve yeni katma değer yaratmasının yaşamsal bir parçası olmalıdır.
“Dijital dönüşüm verilerin şirketin varlıkları haline gelmesi demektir.”
4. İnovasyon : Dijital dönüşümün dördüncü alanı inovasyondur. Yeni fikirlerin geliştirildiği, denendiği ve piyasaya sunulduğu süreç. Şimdiye kadar inovasyon denince son ürün üzerinde odaklanan bakış açısı vardı. Yeni ve daha gelişmiş özellikleri olan ürün. Günümüzde ise dijital teknolojiler ile desteklenmiş hızlı denemeler ile sürekli öğrenmeyi sağlayan yaklaşımın adı. İnovasyonda bu yeni yaklaşım, maliyetleri en düşük düzeyde tutarken öğrenmeyi en üst düzeye çıkartan dikkat ile önceliklendirilmiş deneyler ve mümkün olduğunca az prototipe dayanıyor. Dijital dönüşüm sürecindeki şirketler için fikirlerin denenmesi ucuz,hızlı ve kolaydır. Başarısızlıklar ise erken ve az maliyetli öğrenme yoludur. Amaç doğru problemin çözülmesidir.
“Dijital dönüşüm hızlı denemeler ile yenilikler (inovasyon) yaratmak demektir.”
5. Değerler : Dijital dönüşümün son konusu şirketin müşterilerine sunduğu değerdir. Klasik bakış açısında firmanın sunduğu ürünler güncellenir, pazarlama kampanyaları yenilenir veya operasyonlar iyileştirilebilir, ama şirketin müşterilere sunduğu değer sektör içinde tanımlandığı şekli ile sabittir. Aynı değeri sağlayan rakipler ile marka ve fiyat anlamında ayrışır. Dijital çağda ise sabit bir değer önermesine güvenmek yeni rakipler tarafından yıkıma açık olmak demektir. Bu nedenle dijital dönüşüm sürecindeki şirketlerin değişen iş ortamında sürekli evrilen bir yapıda olmaları gerekiyor.
“Dijital dönüşüm, şirketlerin sağladıkları hizmet ve değer önermelerinin dijital çağa uyumlu hale gelerek dönüşmesi demektir.”
IDC’nin son yayınladığı araştırmaya göre şirketlerin %82 dijital dönüşümün rekabet avantajı getireceğini düşünüyor. Airbnb, Uber, WeWork, Tesla, Netflix gibi şirketler teknolojiyi kullanarak kendi endüstrilerine farklı bir bakış açısıyla yaklaşan başarılı şirketlere örnek olarak verilebilir.
Bazı Dijital Dönüşüm Örnekleri
· Taksi Şirketi – Uber
· Motor Şirketleri – Tesla
· Oteller – AirBnB
· Eğlence – Netflix
· Ofis Paylaşımı – WeWork
· Erkek Bakım – Dollar Shave Club
Şehir hayatının vazgeçilmezi olan ulaşım ve konaklama, artık özel taksilerin ya da otellerin tekelinde değil. Uber ve AirBnb gibi, ‘kullanıcıları bir araya getiren’ akıllı uygulamalar, ulaşım ve konaklama ihtiyaçlarınızı ‘çok daha ucuza’ çözebiliyor.
Küçük ve orta ölçekli şirketler ve teknoloji girişimleri için ortak çalışma alanları sağlayan WeWork firması mekan sahiplerinden uzun dönemli ofis kiralayan ve bunları aylık bazda yeniden kiralayarak gelir yaratan bir girişim. Tesla ise yarı-otonom elektrikli otomobil ve tırlar ile otomotiv sektöründe devrim yapmıştır.
Bir başka kurum Netflix internetten başladığı film yayıncılığı ve “anında izle” sloganıyla internete bağlı olan tüm cihazlardan diziler, filmler ve belgeseller gibi birçok dijital içeriği abonelerine diledikleri cihazdan, diledikleri zaman izleme imkânı sağlamaktadır. Tüm bu yeni iş modelleri dijital dönüşümün örnekleridir.
Sonuç olarak, dijital teknolojiler ile ilk etapda analog kayıtlar dijital ortamda işlenir hale getirilmiş (sayısallaşma) ve sonra da iş süreçleri dijital ortama aktarılmıştır (otomasyon ve e-hizmet). Gelinen son noktada ise tüm kurumsal varlıklar ve paydaş ilişkileri dijital ortamda yeniden yorumlanmakta ve tanımlanmaktadır (dijital dönüşüm).
Sayısallaştırma ve dijitalleşme temel olarak bilgi teknolojileri ile ilgilidir ancak, dijital dönüşümü ağırlıklı teknoloji ekseninde algılamak bir hatadır. Dijital dönüşüm, geçmişte geleneksel olarak ifade edilen müşteri, rekabet, veri, inovasyon ve müşteriye değer yaratma kavramlarının dijital dünyada şirketin performansını radikal bir şekilde geliştirmek için yıkıcı dijital teknolojiler kullanılarak yeniden yorumlanması ve yapılandırılmasıdır.
Bunun ötesinde, kuruluşların sürekli olarak statükoya meydan okumasını, sık sık yenilikler deneyimlemesini ve başarısızlıkla barışık olmasını gerektiren kültürel bir değişimdir.
Dijital çağda sadece teknolojisi yeni olanlar değil, stratejisi güçlü olan şirketler ayakta kalacaktır.
“Dijital dönüşümü doğru şekilde yapmak bir tırtılın kelebeğe dönüşmesi gibidir, ancak dijital dönüşümü yanlış yaptığınız zaman elinize geçen sadece çok hızlı bir tırtıl olacaktır.
” George Westerman, MIT.
Endüstri,1.0 ‘dan Endüstri 5.0 yolculuk nasıl gerçekleşti?
Öyle bir çağda yaşıyoruz ki teknolojik gelişim artık kabuk değiştirir hale geldi. Mevsime göre deri değiştiren ya da kabuk atan canlılar gibi endüstri için de sürekli bir değişim, gelişim var desek yeri. Daha dün endüstri 4.0’ı anlamaya çalışırken bugün endüstri 5.0 seviyesine nasıl ve ne ara geldik tartışılır. Bildiğimiz şu ki artık teknolojideki gelişmeler durağan hızında değil olağanın dışında bir hızla ivme kazanıyor. Hatırlayalım mı endüstri devrimlerini?
İnsanlık ilk kez endüstriyel yaşama buhar teknolojisinin keşfiyle başlamış oldu. Buhar teknolojisi ile insanlık ulaşım ve üretimde büyük gelişmeler görüldü. Zamanla bilgi toplumu dönemi başladı ve bilgisayar ve dijital teknoloji hızlı bir şekilde hayatımıza girmeye başladı.
Endüstri 1.0: Su ve buhar gücü keşfedildi, ilk makinelerin fişi takıldı. Tarih, 1780’li yıllar.
Endüstri 2.0: Elektriğin keşfi gerçekleşti ve seri ürerim ile her yer aydınlandı. Tarih, 1880’li yıllar.
Endüstri 3.0: Dijital ve elektronik cihazlar hayatımıza girdi bilişim aldı başını gitti. Tarih, 1980’li yıllar.
Endüstri 4.0: Siber ve fiziksel sistemler konuşulur oldu ve dünya resmen çağ atladı. Tarih, 2010’lar.
Endüstri 5.0: Hoş geldin toplum için insansız teknolojiler… Tarih 2017 ve günümüz…
Toplum 5.0 nedir?
Endüstri 5.0 (Toplum 5.0) için kısaca toplum odaklı insansız teknolojiler diyebiliriz. Ürettiği üstün teknolojilerle rağmen ismi ilginçtir Endüstri 4.0 devrimiyle pek yan yana gelmiyor Japonya’nın. Almanya’nın Hannover şehrinde gerçekleşen dünyanın en kapsamlı teknoloji fuarlarından biri olarak anılan CeBIT’in partner ülkesiydi geçtiğimiz dönemde. Fuarda Society 5.0 yani Toplum 5.0 felsefesi tanıtıldı. Felsefeyi tanıtan Japonya Başbakanı Shinzo Abe, Toplum 5.0 felsefesini “Teknoloji toplumlar tarafından bir tehdit olarak algılanmamalı, bir yardımcı olarak düşünülmeli” mantığı ve görüşü ile geliştirdiklerini söyledi. Aslında bu çalışma ilk insanın doğuşundan bu zamana kadar olan süreci bölümlere ayırıyor. Bu bölümler ilk insanın avlanma güdüsüne kadar ilerliyor; avcı toplum, tarım toplumu, endüstriyel toplum, bilgi toplumu ve akıllı toplum. Toplum 5.0 felsefesini Japonlar, süper akıllı toplum önerisi ile sundu. Buradaki amaç toplumların teknolojiyi kullanarak iş birliği içinde olmasının sağlanması. Aslında bu düşünce için biraz da felsefi bir düşünce diyebiliriz. Peki Toplum 5.0 felsefesi hangi hedeflerin uygulamasını öne sürüyor, biraz da buna değinelim…
Toplum 5.0 felsefesinin hedefi
Öncelikli hedefi elbette süper akıllı toplum. Shinzo Abe, Toplum 5.0’ı dijitalleşmenin ve robotların etkisini ekonomik, etik ve sosyolojik açıdan değerlendirerek insanların makine ve robotlarla olan ilişkisini en verimli biçimde sağlanmasını öneriyor. Bunu sağlamanın yolunu da akıllı toplum modeli olarak ön görüyor. Toplum 5.0’ı, Endüstri 4.0’ın getirdiği teknolojik gelişimleri topluma en verimli şekilde entegre eder ve ülkenin geleceği için tehdit potansiyeli olan sorunları ortadan kaldırmaya yarayacak bir devrim niteliğinde. Japonya her ne kadar toplum ve robot teknolojileri ilişkisine yeşil ışık yaksa da bu fikre tamamen karşı olanlar da var. Bir danışmanlık firmasının yaptığı araştırmaya göre Endüstri 5.0, üretime insan dokunuşunu tekrar getirmeyi hedefleyen bir akım. Buna da Collaborative Industries yani işbirlikçi endüstri adı veriliyor. Toplum 5.0 felsefesinin bazı ön görülen hedefleri şunlar;
Dünya nüfusuna karşı çözümler geliştirmek. Çünkü dünya yaşlanıyor, nüfus artıyor teknoloji ve dünya aynı hızda büyüme sağlıyor. Tüm bu olanlar da insanları yeni çözüm arayışlarına yönlendiriyor bir anlamda.
Sanal dünya ile gerçek dünya artık neredeyse bir arada ilerliyor. Sanal dünya gerçekliği, dünya gerçekleri ile yarışır bir hızda ilerliyor.
Çevre kirliliği ve doğal afetler aldı başını yürüdü. Çevre kirliliğinin önüne geçmek için insan üstü bir çaba sarf etmek zorunda kalıyoruz. Doğal afetlerin büyük çoğunu ise yine kirlenen çevre ve dünya tetikliyor.
Endüstri 5.0 meslekleri
Bizler Almanya önderliğinde başlatılan 4.0’ı anlamaya çalışırken Japonlar, geliştirdikleri “toplum için teknolojik devrim” sayesinde, özellikle yaşlı halkı istihdam etmek üzere yapay zekâ gibi robotik teknolojileri devreye sokmak için işe koyuldu bile. Japonlara göre Endüstri 5.0, insanların yapamadıklarını yapacak bir devrim olacak. Endüstri 5.0 sayesinde yükselişe geçmesi planlanan bazı meslek dalları da gün yüzüne çıkıyor. Bunları şu an düşünmek bile karmaşık iken yakın zamanda bunların bölümleri de karşımıza çıkacak ki bu “yakın zaman”ın tam içindeyiz zira yapay zekâ mühendisliği son dönemin hızla gelişen üniversite bölümlerinden. Şu an iş bulma konusunda endişeli yaklaşılan bu pek çok teknolojik bölüm, yakın geleceğin favorilerinden olacak. Ülkemizde de bazı üniversitelerde yapay zekâ mühendisliği bölümü açıldı böylece yakın zamanda yeni mühendis adayları geleceğin teknolojilerini yönetebilecek. İleride parlayacak mesleklerden biri de endüstriyel veri bilimciliği. Özellikle Endüstri 4.0’ın ilerde oluşturacağı meslek gruplarından biri olarak düşünülmüştü ki aslında Endüstri 5.0’in de önemli bir parçasıdır diyebiliriz. Yanı sıra robot koordinatörlüğü, endüstriyel bilgisayar mühendisliği ya da programcılığı gibi meslekler de geleceğin favori meslekleri
En son otomasyon devrimi olan Endüstri 4.0’da ekipman, karar vermeyi otomatikleştiren ve süreç görünürlüğü sağlayan bir sistem altında Nesnelerin İnterneti (IoT) ve akıllı sensörleri kullanarak imalat endüstrisinin verimliliğin artırılmasına odaklanmıştır. Ancak Endüstri 5.0, IoT ile “toplumu” değiştirmeye çalışıyor. Bu trend gelecekte Endüstri 4.0 ‘un yerini alarak kendinden sıkça söz ettirecek.
Endüstri 5.0, insanlar ve makineler arasındaki etkileşime odaklanan yeni bir üretim modelidir ve Toplum 5.0, giderek daha güçlü ve doğru makineler ile insanın eşsiz yaratıcı potansiyeli arasındaki iş birliğini güçlendirerek üretken, ekonomik ve ticari sonuçları almanın adımını atıyor. Toplum 5.0, insan toplumunun evriminde beşinci adım olacaktır.
Süper akıllı topluma giden yol Endüstri 5.0’ın doğuşu: 2017 yılında Almanya’nın Hannover kentinde düzenlenen Dünyanın en kapsamlı teknoloji fuarlarından biri olarak anılan CeBIT fuarında Japonya Başbakanı Shinzo Abe, yeni Toplum 5.0 vizyonunun önizlemesini verdi . “Bu, her şeyin birbirine bağlandığı, tüm teknolojilerin kaynaştığı çağdır ve bu Toplum 5.0’ın gelişidir.”
Endüstri 5.0 Nasıl Çalışır?
Toplum 5.0, sanal alan ve fiziksel alan arasında yüksek derecede yakınlaşma sağlar. insanlar sanal alanda bir bulut hizmetine İnternet üzerinden erişerek veri arayacak ve analiz edecektir.
Endüstri 5.0’da, sensörlerden toplanan veriler siber alanda, yapay zeka (AI) ile analiz edilir ve analiz sonuçları çeşitli şekillerde fiziksel alanda insanlara iletilir.
Toplum 5.0’da, insanlar, nesneler ve sistemlerin hepsi sanal alanda birbirine bağlıdır ve yapay zeka ile insanların yeteneklerini aşan optimal sonuçlar fiziksel alana geri beslenir.
Endüstri 5.0 Faydaları
· Bakım planına genel bakış
· Sürdürülebilirlik
· Hat üretim verimliliğini tahmin etmek
· İnsan verimliliği
· Akıllı sensörler ile fabrika içinde çevre kontrolü
Toplum 5.0 ile neler değişecek?
· Siber Fiziksel Sistem algılamayı ve kontrolü sağlayan insan güçlendirme teknolojisi
· AI kullanarak yenilikçi donanım ve yapay zeka kullanarak gelişen sistem
· Süper akıllı bir toplumda veri dağıtımını destekleyen güvenlik teknolojisi
· Süper bilgi bağlantı teknolojisi için bilgi giriş / çıkış cihazları ve yüksek verimli ağlar
· Kitlesel özelleştirmeye karşılık gelen yeni nesil üretim sisteminin gerçekleştirilmesi
· Dijital üretim için yenilikçi ölçüm teknolojisi
İşbirliğine Dayalı Robotlar Ümit Vaat Ediyor
Robotlar, insanların yaralanmasını önlemek için her zaman güvenlik kafesinin arkasında olmuştur. Endüstri 5.0 devriminin başlangıç ??noktası, çalışanlar ile bu sistemler arasındaki ilişkiyi üst düzeyde sağlamaktır. Bir dizi konum sensörü ile donatılmış hafif işbirlikçi robotların ortaya çıkması Endüstri 5.0’ın geliştirilmesinin temelini oluşturur.
Toplum 5.0’da Kullanılan Bazı Uygulama Alanları
· Drone
· AI ekipmanı
· Otomatik araçlar / insansız robotlar
· Uzaktan kumandalı robot
· Bulut teknolojisinde kullanımı
Örneğin, otomatik araçların ticarileştirilmesi trafik kazalarının sayısını azaltacak ve araba kullanmakta güçlük çeken kişilerin hareket etmesini kolaylaştıracaktır.
Ayrıca, insansız robotların ve tarımsal dronların çoğalması çiftçilerin çalışmalarını önemli ölçüde azaltabilir.
Yüksek tehlike riski olan işleri yapmak için bir uzaktan kumanda robotu kullanılarak insan kazalarının sayısının azaltılması beklenebilir.
Avcı Toplum’dan Akıllı Toplum’a…
Japon Ekonomik Organizasyonlar Federasyonu tarafından hazırlanan çalışma, Toplum 5.0 felsefesi ışığında gelişmesi beklenen ekonomi ve sosyoloji reformunu geniş kitlelere anlatmayı amaçlıyor. Söz konusu çalışma ilk insanın doğuşundan bugüne kadar olan süreci bölümlere ayırıyor ve günümüze kadar olan süreçte toplumları Avcı Toplum (Toplum 1.0), Tarım Toplumu (Toplum 2.0), Endüstriyel Toplum (Toplum 3.0), Bilgi Toplumu (Toplum 4.0), ve Akıllı Toplum (Toplum 5.0) olarak beşe ayırıyor.
insanlığa odaklanmış olmasına rağmen, Toplum 5.0, ekonomik kalkınmayı dengelemek ve sosyal sorunları çözmek amacıyla, öncülüğü bilim ve teknoloji inovasyonunun üstlendiği yeni bir topluma işaret ediyor.
Toplum 5.0, bir yerde de içinde bulunduğumuz dijital dönüşüm çağına ve dördüncü endüstriyel devrime hem birey hem de toplum bazında adapte olmak için rehberlik sunuyor. Örneğin kavramın çıkış noktası olan Japonya’da, Toplum 5.0 yeterliliklerine ulaşarak çözülmesi belirlenen bazı hedefler şöyle:
• Yaşlanan dünya nüfusuna karşı çözümler geliştirmek
• Sanal dünya ile gerçek dünyanın beraber işler hale getirilmesi
• Nesnelerin İnterneti’nden toplumun çıkarları gözetilerek faydalanılması
• Çevre kirliliği ve doğal afetler için çözüm yolları üretilmesi
Çalışmada Toplum 5.0’ın geliştirilebilmesi için yıkılması gereken 5 önemli bariyer ise şöyle tanımlanıyor:
• Hukuk sistemindeki engeller
• Nesnelerin dijitalleşmesindeki bilimsel boşluklar
• Kalifiye personel eksikliği
• Sosyo-politik önyargılar
• Toplumsal direnç
Endüstri 4.0 ve Toplum 5.0
Toplum 5.0 ile her şeyden önce dördüncü sanayi devriminin Nesnelerin İnterneti (IoT), büyük veri, yapay zeka, robot ve paylaşım ekonomisi gibi yeniliklerini hem farklı endüstrilere hem de sosyal hayata dahil ederek çeşitli sosyal zorlukları çözebilen bir toplum oluşturmak amaçlanıyor. Bu sayede geleceğin toplumu, yeni değer ve hizmetleri kesintisiz olarak geliştiren, insanların yaşamlarını daha uyumlu ve sürdürülebilir hale getiren bir toplum olabilir. Özetle Toplum 5.0, bir “süper akıllı” topluma işaret ediyor ve bu dönüşüme Endüstri 4.0 yani dijitalleşmenin sunduğu imkanlarla hazırlanıyor.
Bu ilişkiyi bir örnekle açıklamak gerekirse; Nesnelerin İnterneti ile toplanan büyük veri, yapay zeka tarafından yeni bir zeka türüne dönüştürülerek toplumun her köşesine ulaştırılacak. Yani Toplum 5.0’ın ilerlemesi ve gelişmesi ile ürünlerin ve hizmetlerin talep edenlere ihtiyaç duyulduğu miktarda ve zamanda ulaştırılacak olması, daha konforlu ve sürdürülebilir bir yaşam şeklini getirecek.
Ve tıpkı Endüstri 4.0 gibi Toplum 5.0’ın da dünyamıza önemli değişimler getirmesi bekleniyor. Bu değişimden öncelikle etkilenmesi beklenen sektörler, bu sektörlerde yaşanan sorunlar ve çözüm önerileri ise şöyle:
Sağlık Sektörü
- Sorunlar: Japonya nüfusu hızla yaşlanıyor. Bu nedenle ülkede giderek artan tıbbi ve sosyal güvenlik giderleri ve talepleri karşılamak zorlaşıyor.
- Çözümler: Check-up kayıtları ve tedaviyi de içeren tıbbi veri kullanıcıları ile bakım kayıtları arasında bağlantı ve bilgi paylaşımı sağlanması. Uzaktan bakım hizmetlerinin uygulamaya alınması. Bakım tesislerinde yapay zeka ve robotların kullanılmasıyla insanların bağımsızlığının desteklenmesi.
Böylece farklı hastanelerde dağınık halde bulunan tıbbi verilerin birleştirilmesi ve paylaşılması, veriye dayalı daha etkili bir tedaviyi mümkün kılar. Uzaktan tıbbi bakım sayesinde yaşlı kişiler hastaneleri sık sık ziyaret etmek zorunda kalmaz. Ayrıca, evdeyken bile kalp atış hızı gibi sağlık verileri ölçülebilir, böylece sağlıklı yaşam ömrünü uzatmanın yolları bulunabilir.
Mobilite
- Sorunlar: Nüfus sayısındaki düşüş, toplu ulaşıma erişimi sınırlı olan az nüfuslu kırsal alanları da beraberinde getiriyor. Hızla büyüyen e-ticaret sektörü de sürücülerin sayısının yetersiz olması nedeniyle sorun yaşıyor.
- Çözümler: Kırsal alanlarda ulaşımı kolaylaştırmak için toplu ulaşımda sürücüsüz taksi ve otobüs kullanımının teşvik edilmesi. Dağıtım ve lojistik verimliliğinin artırılması (örneğin sadece tek bir kargo kamyonu sürücüsünün bulunduğu bir konvoyda insansız araç sistemi ve drone’lar kullanmak).
Nüfusun az olduğu bölgelerde yaşayanlar için toplu taşımanın çok sınırlı olması nedeniyle alışverişe çıkmak veya hastaneye gitmek zor olabiliyor. Ancak otonom araçlar, o bölgenin sakinleri için seyahati kolaylaştırırken, drone’lar da daha kolay bir şekilde teslimat yapılmasını sağlayabilir ve böylece e-ticaret sitelerinin veya kargo şirketlerinin dağıtım elemanlarının sayısının az olması sorun olmaktan çıkar.
- Sorun: Japonya’daki hızlı ekonomik büyüme döneminde kamu altyapısında ortaya çıkan bozulmalar ve nitelikli işgücü sıkıntısı, denetim ve bakım için mali yükte bir artış yarattı.
- Çözüm: Yollar, köprüler, tüneller ve barajları denetlemek ve korumak için sensörler, yapay zeka ve robotlar kullanmak.
Bilgi ve İletişim Teknolojileri (ICT), robotlar ve uzmanlık gerektiren inceleme ve bakım sistemleri için sensörler içeren yeni teknolojiler kullanılarak, onarım gerektiren yerlerde erken tespit ve teşhis yapılabilir. Bu sayede beklenmedik kazalar en aza indirilir, onarımda harcanan süre azaltılır, aynı zamanda güvenlik ve üretkenlik artar.
Finansal Teknoloji
- Sorun: Japonya’da para işlemlerinin büyük bir kısmı hâlâ nakit olarak yapılıyor ve banka işlemleri oldukça zahmetli. Bununla birlikte finans şirketlerinde bilgi teknolojisi kullanımı sınırlı ve yavaş.
- Çözüm: Para transferleri için blockchain kullanmak. Finansal teknoloji firmalarına ve bankalarına açık uygulama programlama arayüzleri (API) tanıtmak. Nakit parasız ödemeyi teşvik etmek.
Yurtdışına havale yapmak, harcanan zaman ve bankaya ödenen ücretler nedeniyle zahmetli bir süreç. Ancak blockchain teknolojisi küresel işlemlerde güvenliği sağlarken zaman ve maliyet tasarrufu da sunuyor.
Sonuç olarak her türlü nesnenin, insanın ve kavramın veri aracılığıyla birbirine bağlanacağı bir dönem olan Toplum 5.0 hızla yaklaşıyor. Süper akıllı toplum olarak tanımlanan Toplum 5.0’dan beklenen ise dijitalleşmeden sonuna kadar faydalanarak hayata rahatlık, kolaylık ve değer katan yenilikler sunmak. Toplum 5.0, bu yönüyle Siemens’in “Yaşam için Yenilikçi Zeka” yaklaşımı ile de birebir örtüşüyor.
Hem Endüstri 4,0, hem de Topum 5.0’a hızla ilerlerken bu süreçte dikkat gerektiren konuların başında ise güvenlik ve adaptasyon geliyor. Siber güvenliğin sağlanması, sorunları teknoloji ve veri kullanarak çözen bir topluma dönüşmek için şüphesiz ki çok önemli. Bununla birlikte Toplum 5.0’ı oluşturan bireylerin bu değişime adapte olması ve bu dönüşümün sunduğu avantajlardan iyi bir şekilde faydalanabilmesi için dijitalizasyona yönelik bilgi ve becerilerini geliştirmesi bekleniyor.
Beş duyumuz ile etkileşime giren teknolojiler insana yakın gelecekte nasıl bir deneyim yaşatacak bizlere ?
Beynimiz elektronik cihazlarla iletişime girebilen bir ara yüze mi dönüşecek?
Fiziksel ve sanal dünya arasında farklar azalırken komünikasyon altyapısı hizmeti veren Ericsson, '2030 Tüketici Trendleri' anketine katılan 46 milyon kişi ile 10 yıl içinde teknoloji alanında beklenti ve tahminleri araştırdı. Yapay zeka, sanal gerçeklik, arttırılmış gerçeklik, 5G teknolojisi ve otomasyon alanlarındaki ilerlemelerin görme, ses, tat, koku ve dokunma duyularımızla etkileşime girmesi ile beklenen 10 gelişme:
1. Bir ara yüz olarak insan beyni: Katılımcıların yüzde 59'u varacakları yeri yalnızca düşünerek rotalarını sanal gözlüklerinde belireceğini öngörüyor. Bu öngörü, Elon Musk'ın insan beynine yerleştirilecek bir çip sayesinde insanlarla bilgisayarlar arasında doğrudan bağlantı kurma hedeflerini de teyit eder nitelikte.
2. Başkasının sesini alma: Her 10 kişiden yedisi bir mikrofon aracılığıyla bir başkasının sesine sahip olabileceğini düşünüyor. Ses gerçeklik seviyesinin, aile bireylerini bile kandırabilecek düzeyde olması bekleniyor. Aynı zamanda tercüman kulaklıklar sayesinde farklı dillerde anında iletişim kurmanın da mümkün olması beklentiler dahilinde.
3. Dile benden ne tat istersen: Ankete katılanların neredeyse yarısı sanal olarak istediği tadı tadabilme imkanına kavuşacağını düşünüyor. Bu sayede insanlar hem sağlıklı beslenip hem de damak tadından ödün vermeyebilecek. Söz konusu özellik aynı zamanda bir sipariş vermeden önce yemeğin tadına bakma şansı verecek.
4. Sanal kokular: İnsanoğlu, her ne kadar gerek parfümler gerekse hava kirliliği gibi nedenlerle, isteyerek ya da istemeyerek, kokuları maskeleyerek burnunu köreltmiş olsa da kokular insanlar için derin anlamlar içerebiliyor. 10 kişiden 6'sı 2030 itibariyle kafasında canlandırdığında bir çam ormanının kokusunu oturduğu yerden içine çekebileceğini düşünüyor
5. Sanal dokunma: Sinir hücrelerinizi uyararak istediğiniz şeye dokunmanın hissiyatını veren bir bilekliğe ne dersiniz? Peki bu bilekliğin aynı zamanda hareket ve ağırlık hislerini aktarmasına? Ya da dünyanın bir başka ucunda yaşanan fırtınanın nasıl hissettireceğini tecrübe etmek ister misiniz? '2030 Tüketici Trendleri' anketine katılanların yüzde 60'ı bunların 10 yıl içinde mümkün olacağına şimdiden ikna olmuş durumda.
6. Birleştirilmiş gerçeklik: Sanal gerçeklik ve fiziksel dünya, çağımız insanın içinde yaşadığı iki paralel evren konumunda. Ancak her 10 kişiden 7'si, sanal gerçeklik (VR) ve arttırılmış gerçeklik (AR) alanlarındaki gelişmeler sayesinde 2030 itibariyle bu iki dünya arasındaki fark ayırt edilemez hale geleceğini düşünüyor.
7. 'Yalan haber' tarih olacak: Sanal ve fiziksel gerçeklik birbirinden ayırt edilemez hale gelince gerçek ve sahte algımız nasıl şekillenecek? Avatarların hüküm sürdüğü bir ortamda insan olarak da doğrulanmak, başka bir tabirle 'mavi tık' almak mı gerekecek? Bu gibi biraz da korkutucu gelebilecek bilinmezler hayatımıza girecek ancak on kişiden dördü kapsamlı kontrol sağlayan servisler sayesinde yalan haberlerin 10 yıla kadar insan ırkının gündeminden çıkacağını öngörüyor.
8. Sosyal kredi sistemi: Ankete katılanların yüzde 59'u sosyal kredi sisteminin güncel müşteri programlarının önüne geçeceğini düşünüyor. Buna göre yapacağımız her hareket izlenebilecek ve değerlendirilecek. Kişisel verilerin korunması ise daha da hayati hale gelecek.
9. Dijital dünyanın 'çevrimiçi' vatandaşları: Duyuların interneti, seyahat kavramını yeniden tanımlayacak. Katılımcıların yüzde 57'si, iş ve sosyalleşme amacıyla yapılan seyahatlerin büyük oranda sanal ortama taşınacağını düşünüyor. Bu yeni yolculuk şeklinin çevre dostu olması da sorulara cevap verenleri motive eden unsurlar arasında. Sadece sanal olarak seyahat eden insanlar üzerine inşa edilen bir toplumun küresel teknoloji şirketleri tarafından oluşturulan dijital dünyaların çevrimiçi 'vatandaşlar'dan meydana geleceği ise genel kanı.
10. Heyecan uyandıran hizmetler: Dijital deneyimleri sürükleyici maceralara dönüştürmek, seyahat ve turizmi anlayışımızı baştan aşağı değiştirebilir. Örneğin Pompeii'nin sadece eski kalıntılarını görmekle kalmayıp aynı zamanda eski sokak yemeklerini tadabildiğinizi, geleneksel banyolarını deneyimlediğinizi ve Vezüv Dağı'nın aniden patladığında kavurucu sıcağı hissedebildiğinizi hayal edin.
Yapay zekâ , hangi alanlarda yardımcı olacak ???
Yapılan yeni bir araştırma, yapay zekânın bağırsak kanseri tanısında da yardımcı olduğunu gösterdi.
Sinirsel ağlar sayesinde yapay zekâ artık dilimizi anlayacak, internet sayfalarını koruyacak ve örneğin nükleer santrallerdeki teknisyenlere güvenlik eksikliklerini tespit etmekte yardım olacak kadar öğrenebilir ve esnek hale geldiler.
Tıp alanında da heyecan verici sonuçlar elde ediliyor. Bilim insanları kısa bir süre önce cilt kanserini, deneyimli bir dermatolog kadar iyi teşhis edebilen, öğrenebilir bir program tanıtmıştı.
Şimdi ise Yokohama Showa Üniversitesi’nden Yuichi Mori, yapay zekânın bağırsak kanseri tanısında da yardımcı olduğunu gösterdi.
Kolonoskopide doktorlara yardımcı olarak geliştirilen bir yapay zekâ programı, kalın bağırsaktaki sorunlu polipleri (adenom) teşhis ediyor. Bu tümörümsü dokular illaki kötü huylu olmasalar da çoğunlukla özünden uzaklaşarak çoğalabiliyorlar ki bu yüzden de kalınbağırsak kanserinin öncüleri olarak kabul ediliyorlar. Bilgisayar destekli yeni sistem bir polipin, adenom olup olmadığını tespit etmek için, şüpheli bölgenin 500 misli büyültülmüş görüntüsünü değerlendiriyor. Bu değerlendirme sırasında yaklaşık olarak üç yüz özellik analiz ediliyor.
Program, araştırmacılar tarafından 30 bini aşkın endoskopik görüntüyle “eğitildiği” için adenom için nelerin tipik olduğunu biliyor. Sistemin güvenirliğini kontrol etmek isteyen araştırma ekibi, daha önce patolojik muayeneleri yapılmış 306 hastasının poliplerini yeni sistemle test edince, yapay zekânın polipleri yüzde 86’lık bir doğruluk payıyla teşhis ettiğini görmüş. Bu sonuç klinik deneyler için kabul görecek kadar iyi diyor Mori. Sistemin gelecekte düzenli olarak kullanılan bir tanı yöntemi haline gelmesini isteyen araştırmacılar, bu amaçta yeni klinik araştırmalara başlamışlar ve programı daha da geliştirmek istiyorlar.
Yapay Zeka, Algoritmalar, Hücrelerde Biyolojik Mühendislik Uygulayabilir
Eğer tadı ete benzeyen vegan hamburger yediyseniz veya cildinize yapay kolajen uyguladıysanız, o halde yapay biyolojiden faydalanmışsınız demektir. Çünkü her iki ürün de laboratuvarda yapay şekilde “yetiştiriliyor”. Yapay biyoloji, potansiyelle dolu bir alan çünkü bilim insanlarının biyolojik sistemleri özel şekilde tasarlamasına olanak sağlıyor; tıpkı bir mikropta mühendislik uygulayıp, kanserle savaşan bir etken oluşturmak gibi… Fakat biyomühendisliğin geleneksel yöntemleri yavaş ve zahmetli. Ayrıca, temel yaklaşımını da deneme yanılma oluşturuyor.
Şimdiyse ABD Enerji Bakanlığı’nın Ulusal Lawrence Berkeley Laboratuvarı’nda çalışan bilim insanları, makine öğrenim algoritmalarını yapay biyolojinin ihtiyaçlarına göre uyarlayıp yapılan geliştirmeye sistematik olarak yön veren yeni bir araç geliştirmişler. Bilim insanları bu sayede yıllar harcayıp, bir hücreyi manipüle etmek için hücrenin her kısmını ve bu kısımların ne yaptığını en ince ayrıntısına kadar anlamak zorunda kalmayacak. Bunun yerine algoritmalar, sınırlı bir eğitim verisiyle bir hücrenin DNA’sındaki veya biyokimyasındaki değişimlerin, hücre davranışını nasıl etkilediğini tahmin edebilecek ve ardından sonraki mühendislik döngüsü için öneride bulunup, istenen hedefe ulaşmak için olasılıksal tahminler yürütebilecekler.
Araştırmaya önderlik eden Hector Garcia Martin, “Bu imkanlar devrimsel nitelikte” diyor. “Şu an biyomühendislik çok yavaş bir süreç. Sıtma ilacı artemisininin oluşturulması 150 insan yılına mal oldu (araştırmacıların harcadığı toplam yıl). Eğer belirli özelliklerdeki yeni hücreleri birkaç yıl yerine birkaç hafta veya ayda oluşturabilirseniz, biyomühendislik ile yapabileceklerinizde gerçekten devrim yaratabilirsiniz.
Araştırmacılar yürüttükleri yeni deneyde bir yapay zeka algoritması kullanarak, Saccharomyces cerevisiae ya da ekmek mayası olarak bilinen bir maya türünün ürettiği, çeşitli kullanım alanlarına sahip triptofan amino asidinin üretimini artırmak üzere metabolik mühendislik sürecine yön vermişler.
Bu bağlamda, her biri farklı bir gen başlatıcısıyla ve hücre içindeki diğer mekanizmalarla kontrol edilen ve toplamda 8.000 civarı potansiyel biyolojik güzergâh bileşimini temsil eden beş gen seçmişler. Danimarka’da çalışan araştırmacılar, daha sonra bu güzergâhların tüm muhtemel kombinasyonların sadece %3’ünü temsil eden 250 tanesinden deneysel veriler elde etmişler ve bu veriler, algoritmanın eğitiminde kullanılmış. Diğer bir ifadeyle yapay zeka, hangi çıktının (amino asit üretimi) hangi girdiyle (gen ifadesi) ilişkili olduğunu öğrenmiş.
Makine öğrenim algoritması, daha sonra istatistiksel çıkarım kullanarak geriye kalan 7.000’in üzerindeki bileşimin her birinin, triptofan üretimini nasıl etkileyeceğini tahmin etmiş. Algoritmanın en sonunda önerdiği tasarım, triptofan üretimini en gelişkin referans soya kıyasla %106 ve modelin eğitiminde kullanılan en iyi tasarımlara kıyasla %17 artırmış.
Yoğun Bakıma Girecek COVID-19 Zatürre Vakalarının Yüzde 96’sını Tahmin Ediyor
Yoğun bakım üniteleri dünyanın pek çok yerinde kapasite sınırlarına ulaşırken, doktorlar da bu küresel salgının ortasında kime yatak verileceğine dair zor kararlar vermek zorunda kalıyor.
COVID-19 kapanların çoğu nihayetinde iyileşse de, bazı insanlarda hızlı bir şekilde şiddetli zatürre gelişebiliyor ve difüz alveoler hasara, akut akciğer yetmezliğine ve hatta ölüme yol açabiliyor.
Şimdiyse yeni bir makine öğrenim algoritması, kimin en fazla tehlike altında olduğunu anlamamıza yardımcı olabilir. Bu sayede o kişilere erken müdahale edip, hayatlarını kurtarabiliriz.
Son zamanlardaki makine öğrenim yaklaşımlarında, kimin hastaneye yatırılması gerekebileceği tahmin edilirken genelde sadece göğüs röntgenlerine odaklanılmış. Bu algoritmalar yapılan taramaları inceleyerek akciğer anormallikleri bulmaya çalışıyor ve vakaların yaklaşık yüzde 90’ında COVID-19’a bağlı zatürreyi tespit edebiliyor.
Fakat bu taramalar, söz konusu vakaların ne kadar ağır hale gelebileceğini ve kimin en savunmasız olduğunu o kadar isabetli söyleyemiyor.
Yeni algoritma ise göğüs röntgenlerini demografik bilgi, hayati işaretler ve kan çalışması görüntüleme dışı verilerle birleştirerek, işleri bir adım ileri götürüyor. Ayrıca birinin ne zaman yoğun bakım müdahalesine ihtiyaç duyacağını tahmin etmede, şimdiye kadar elimizdeki en iyi seçeneği teşkil ediyor.
Doğrusunu söylemek gerekirse bu yaklaşım sadece; Birleşik Devletler, İran veya İtalya’da COVID-19 sebebiyle hastaneye kaldırılan 295 hastaya ait sağlık verileri kullanılarak test edilmiş. Fakat baskı öncesi bir makaleye göre, bu erken aşamalarda bile yoğun bakım gerektirecek bütün COVID-19 vakalarının yüzde 96 kadar büyük bir kısmını tahmin etmeyi başarmış.
Rensselaer Politeknik Enstitüsü’nde çalışan mühendis Pingkun Yan, “Bir yapay zeka uygulayıcısı olarak, ben onun gücüne inanıyorum” diyor. “Yapay zeka gerçekten büyük miktarda veriyi analiz etmemizi ve ayrıca insan gözünün seçemeyebildiği nitelikleri çıkarmamızı sağlıyor.”
Yapay Zeka, Biyolojideki 50 Yıllık ‘Büyük Bilmeceyi’ ÇÖZDÜ
Araştırmacıların aktardığına göre yeni bir yapay zeka sistemi, proteinlerin yapısı ve davranışıyla ilgili inanılmaz derecede karmaşık olan ve uzun süredir devam eden bilimsel bir problemi etkili biçimde çözdü.
İngiltere merkezli yapay zeka şirketi DeepMind, satranç ve Go gibi karmaşık oyunlarda insanları sürekli bozguna uğratan ve sürekli gelişen yapay sinir ağlarıyla bizleri yıllardır şaşırtıyor.
Fakat birbirine eklenerek büyüyen tüm bu gelişmeler, eğlence amaçlı faaliyetlerde ustalık kazanmaktan çok daha fazlasıyla ilgiliydi.
DeepMind araştırmacıları, arka planda yapay zekalarına çok daha önemli bilimsel bulamcaları çözdürmeye çalışıyordu; insan biyolojisinin son derece ufak ancak hayati önem taşıyan yönlerini tahmin ederek, hastalıklarla olan savaşta yeni yöntemler bulmak gibi…
Şimdiyse araştırmacılar, AlphaFold yapay zeka mimarilerinin son sürümüyle bu çok tutkulu hedefe gerçekten ulaşmış gibi görünüyorlar; ya da en azından, bizi bu hedefe hiç olmadığı kadar yaklaştırdılar.
Araştırmacılar yaklaşık 50 yıldır, proteinlerin üç boyutlu yapılarını nasıl kazandığını tahmin etmeye çalışıyormuş. Üstelik bu, çözmesi kolay bir problem de değilmiş.
Hatta muhtemel biçimlerin astronomik boyuttaki sayısı o kadar büyükmüş ki; araştırmacılar bütün olası moleküler dizilimleri örneklemenin, evrenin yaşından daha uzun süreceğini zannetmişler.
Bununla birlikte, eğer protein katlanma problemi olarak bilinen bu bulmacayı çözebilirsek; bu durum bilimsel kabiliyetlerde devasa bir çığır açacak, ilaç keşfi ve hastalıkların modellenmesi gibi şeylerde devam eden araştırma çalışmalarına muazzam biçimde hız kazandıracak ve ayrıca, sağlığın ötesinde de yeni uygulamalara yol açacak.
Bu sebeple araştırmacılar, güçlüğün büyük boyutuna rağmen, protein katlanma problemine çözüm geliştirmede ilerleme sağlamak için onlarca yıldır el ele veriyorlardı.
1990’lı yıllarda CASP (Kritik Protein Yapı Tahmini Değerlendirmesi) adı verilen sıkı bir deney başlamış ve bilim insanları, protein katlanmasının gizemlerini tahmin edebilecek sistemler tasarlamaya çalışmışlardı.
Şimdiyse CASP deneyi, DeepMind AlphaFold’un 3B protein yapılarına yönelik eşi görülmemiş doğrulukta tahminler yürütmesiyle birlikte 30 yıl sonra en umut verici çözümünü üretmiş görünüyor.
Maryland Üniversitesi’nde çalışan ve CASP’ın eş kurucusu olan John Moult, “Bu tek probleme; proteinlerin nasıl katlandığı problemine yaklaşık 50 yıldır takılı kalmıştık” diyor.
“Bu problem üzerinde bu kadar uzun zaman çalıştıktan, başarıp başaramayacağımızı merak ederek çok defa bitirip yeniden başladıktan sonra DeepMind’ın buna bir çözüm ürettiği görmek çok özel bir an.”
YAPAY ZEKA ‘nın Dijital Dönüşüme Etkileri
Mike Winkelmann South Carolina’dan grafik sanatçısı. 3D dijital resim oluşturarak on yılı aşın süredir tek bir günü bile kaçrmadan bunu çevrim için yayınladı. Bunu yaparken instagram’da 1,7 milyon ve Facebook’ta 500.000 den fazla takipçisi ile sosyal medyadaki en büyük görsel sanaçlılardan biri halime geldi ve diğer platformlarda önemli bir varlık oluşturdu.
Bu eserleri kolaj haline getirerek hergün ilk 5000 gün adlı eseri onun ilk monografisi ve kariyerinin başlangıcından 2021 in ilk günlerine kadar yaratığı 5.000 görüntüyü içeriyor. Bu, hayranlarının ondan yıllardır yaratmasını istediği kitap.
Dijital yaratılan kolaj eser geçtğimiz günlerde Christie de yapılan müzayede de 69.300.000 usd satıldı. Bu kolajdaki resimler istenirse tek tekte basılabiliyor.
REFIK ANADOL:
Avusturalya’nın Melbourne şehrindeki Victoria Ulusal Galerisi’nin üç yılda bir düzenlenen sergisi kapsamında Refik Anadol’un Kuantum Hatıraları projesi kapsamında sergilendi ve büyük ilgi gördü. Projede yaklaşık 2000 milyon doğa fotoğrafından oluşan bir veri kümesini yapay zeka merceğinden geçirildi. Paralel bir doğa ve dünya spekülasyonu yapmak için en yeni halka açık kuantum algoritmaları kullanıldı. Kuantum gürültüsünün rastgele dalgalanmalarını yeni estetik olasalıklar olarak ele alındığı 3D Veri Heykel eseri kullanılan en geniş ölçekli ekran olan 10 mx 10 M lik medya duvarında deneyimlendi.
YAPAY ZEKA Nedir ?
Yapay Zekâ, otonom olarak çalışan bir cihazdaki akıllı davranış olarak tanımlanır. Bu nedenledir ki, akıllı makineleri fiziksel bütünlüğü ile değil, beyni ile tanımlamak daha doğru olacaktır. Yani robotlar ve Yapay Zekâ aynı kavram olarak değerlendirilemez.
Bugünün Yapay Zekâsı araba kullanmak, toplantı rezervasyonu yapmak, bir sonraki Netflix dizisini seçmek gibi belirli görevleri yapabilir. Günümüzde Yapay Zekâ araştırması daha gelişmiş çalışmaların odak noktasında. Örneğin, 5G ve geleceğin telekomünikasyon teknolojileri... Yapay Zekânın, yapay genel zekâ (YGZ = AGI - Artificial General Intelligence) olarak tanımlanması, Yapay Zekâya sahip makinenin işleri ile insan davranışlarının ayırt edilemez duruma geldiği an olacaktır.”
BKZ: https://www.youtube.com/watch?v=xzGVLbiakbQ)
5G nedir ve 5G’ye nasıl geldik kısaca değinmek istiyorum:
Uluslararası Telekomünikasyon Birliği ve Avrupa Birliği tarafından 2020 yılına kadar tamamlanması ve kullanılmaya başlanılması öngörülen[i] 5G yeni kuşak kablosuz iletişim sisteminin uluslararası denemeleri geçtiğimiz 4-5 yıl içinde tamamlanmış olup BTK tarafından yapılan açıklamada Türkiye’nin 5G kullanan ilk ülkelerden biri olacağı söylenmiştir.
5G, bugünkünden 100’lerce hatta 1000’lerce kere hızlı mobil ağlar ile akıllı şehirlerin, robotların ve milyarlarca bağlantılı şeylerin arasında veri aktarımı yaparak devrim yapması beklenen bir teknoloji. Yani demek istiyorum ki, 5G ile yakın gelecekte sadece arabanız değil oturduğunuz koltuk, yemek yediğiniz tabak, çatalınız bıçağınız bile internete bağlı olacak ve oturduğunuz yerden birçok şeyi kontrol edebilecek, çok uzaklardaki toplantılara yerinizden katılabilecek, oradakilerle birebir görüşerek tartışabilecek, cerrahsanız dünyanın öbür ucundaki bir hastayı uzaktan ameliyat edebilecek ve izleyecek, mimarsanız sanal gerçeklik (virtual reality = VR) ile yeni tasarladığınız yapıyı görselleştirecek, üzerinde kullanıcıların isteği doğrultusunda değişiklikler yapabilecek, kısaca geleceği biçimlendirebileceksiniz.
(video: https://www.youtube.com/watch?time_continue=65&v=471Nus2zPnI ).
“Yapay Zekânın Bileşenleri: Makine Öğrenmesi, Derin Öğrenme, Doğal Dil İşleme, İçerik ve Veri Gizliliği
Yapay genel zekâ, bir senfoninin sonundaki büyük finaldir. Fakat bu son, muhteşem akoru vurmadan önce her bir enstrüman ile büyük bir uzmanlıkla çalışmayı gerektirmektedir. Makine öğrenmesi ve Yapay Zekâ aynı değildir. Makine öğrenmesi, Yapay Zekâ senfonisindeki bir enstrümandır başka bir deyişle Yapay Zekânın bir bileşenidir.
Peki, makine öğrenmesi tam olarak nedir? Bir algoritma (algorithm = belli bir problemi çözmek veya belirli bir amaca ulaşmak için tasarlanan yol, İÇ), bir davranış üretmek için önceki verilerden öğrenebilme yeteneğidir. Makine öğrenmesine en yaygın yaklaşım, algoritmayı, durum verilerini ve doğru kararın ne olduğunu göstermektir. … Bir model eğitildikten sonra yeni ve yabancı daha fazla veri algoritması ile güçlendirebilir. Makinenin bu yeni ve yabancı durumlardan akıllı kararlar üretmesi beklenir.
Derin öğrenme, insan beynindeki nöronların çalışma prensibinden yola çıkarak, yapay sinir ağlarının çoklu katmanlarını birleştirip ham verilere ulaşılan makine öğreniminin bir dalıdır. Katmanlar birleştikçe, sinir ağının soyut kavramları öğrenme yeteneği de giderek artmaktadır. Örneğin, sinir ağları insan yüzlerini tanımayı öğrenebilir. Peki, bu nasıl olur? Nöronların ilk tabakası örnek görüntülerden piksel alır, sonraki katmanlar piksellerin nasıl bir kenar oluşturduğunu öğrenir, sonra bu katman diğer katmanlara bu bilgiyi aktarır ve bu yüzleri kavramını öğrenmek için kenarların bilgisini birleştirir. Bu katmanlama bilgisi süreci, çift yönlü ilişki hafızasına kadar devam eder. Sinir ağı algoritmaları belirli özellikleri ve nihayetinde belirli yüzleri tanır. Derin öğrenme, Google DeepMind'in AlphaGo Yapay Zekâ makinelerinde kullandığı temel teknolojiydi. Bu makine, evrendeki atomların sayısından daha büyük bir sayıdaki pozisyon olasılığını değerlendirmeyi gerektiren Go oyununda, dünya şampiyonu Lee Sedol'u yendi.
İnsanların birbiri ile iletişimine ek olarak, Yapay Zekânın da insanlarla iletişim kurması beklenmektedir. Yapay Zekâda bu anlayış seviyesine “doğal dil anlayışı” denir. Doğal dil anlayışı, Yapay Zekâ araştırmasında büyük bir önceliktir. Karışık, sıra dışı, mizah, duygu ve çatışmayla dolu olan insan iletişimi karmaşık bir ağ yapısına sahiptir. , Yapay Zekâ, insan iletişiminin zorluklarını çözümleyip karmaşık bağlantıların yapılmasını ve sorulara mantıklı cevaplar vermesini sağladığında radikal ilerlemenin çok da gerisinde olmayacaktır.” (
Robotik:
Robotların tasarım ve yapımına odaklanan bir mühendislik alanı. Robotlar genellikle insanların gerçekleştirmesi zor veya yinelenen görevleri yapmak için kullanılırlar. Araba üretimi için montaj hatlarında veya NASA tarafından uzayda büyük nesneleri taşımak için kullanılır. Bunun dışında cerrahi robotlar ile uzaktan ameliyat konusunda yapılan ciddi çalışmalar var.
:ÖRNEK
https://www.youtube.com/watch?v=LikxFZZO2sk https://www.youtube.com/watch?v=dKjCWfuvYxQ, https://www.youtube.com/watch?v=_sBBaNYex3E )
Son zamanlarda “Soft Robotics” diye adlandırılan bir araştırma dalı daha çıktı. Yumuşak robotikler canlı organizmaların hareket etme ve çevrelerine uyum gösterme biçimlerinden yararlanarak esnek ve uyarlanabilir (adaptive) protezler[ii] yapımı ile insanların ve özellikle yaşlıların yaşam kalitesini iyileştirmeye yönelik araştırmalarda göze çarpıyor.
· Otonom araçlar:
· Belirli bir şeritte ilerlerken yola fırlayan yayalar gibi beklenmedik engellerden kaçınarak bir aracı yönetmek (otomatik pilot) için bilgisayarlı görü, görüntü tanıma ve derin öğrenme bir arada kullanılıyor. Bilinen popüler örneği VOLVO TIR’larının aniden önlerine çıkan yaya dahil her engeli, sürücüden bağımsız olarak denetimli fren yaparak kazaları engellemesidir.
· (ÖRNEK: https://www.youtube.com/watch?v=vI9EIjUx20I&feature=youtu.be)
· Sosyal Medyada: Gerçek şu ki, sosyal medyayı kullanırken yaptıklarınızın çoğu algoritmalarından etkileniyor. Aldığınız bildirimlerden ekranda gördüklerinize, fotoğraflarda arkadaşlarınızı tanıyıp onu etiketlemenize yardımcı olan yazılımlara, reklamlara, videolara vb.ne kadar her şey, YAPAY ZEKA tarafından yönlendiriliyor. Tüm geçmiş web aramalarınızı, etkileşimlerinizi, davranışlarınızı ve web sitelerini ziyaretiniz sırasında yaptığınız her şeyi kaydeden YAPAY ZEKA , daha sonraki deneyiminizi buna göre düzenliyor.
· Sosyal etkileşimde ve günlük yaşamda. Ağzınızı açmadan kendinizle içinizden konuşarak internette arama yapmak nasıl olur, bir düşünün. Hayal mi, hayır, gerçek. O kadar gerçek ki, Beyin Bilgisayar Arayüzü (Brain Computer/Machine Interface) üzerinde çalışan araştırmacılar YZ’yı beyne tümleştirmeyi (integration) başarmışlar. MIT Media Laboratuvarlarında bu araştırmayı yapan 24 yaşındaki Arnav KAPUR, bakın neler diyor? “Bir şeyleri mükemmel bir şekilde ezberlemeyi düşünün… hesapları bilgisayar hızında yapmak; sessizce diğer insanlara bilgisayar mesajları atmak; birdenbire çok dilli olabilmek, yani içinden bir dilde düşünüyorsun, ama sesinle bir diğerinde konuşuyorsun…” İnanılmaz değil mi? KAPUR bu sistemi ALS, boğaz kanseri veya inme nedeniyle konuşma yeteneğini yitirmiş kişilerde deniyor[iii]. Diğer yandan YZ’nın insanlığın yararına kullanımı için kar amacı gütmeyen OpenAI’yı kuranlardan Elon MUSK ve Neuralink’teki ekibi, insan beynine nöral implant olarak yerleştirilebilecek bini aşkın elektrodlu bir yonga geliştirmişler.
· Akıllı ev otomasyonunda. Satın alınan akıllı ev cihazları, davranışınızı öğrenmek için YZ kullanarak deneyiminizi mümkün olduğunca sorunsuz ve dertsiz kılmak için ayarlarını otomatik olarak yapabilirler. Bu akıllı ev cihazları, yine akıllı duyargalar (sensor) kullanılarak kontrol edilir[iv]. Tabii elektrik kesilmediği ve sesiniz kısılmadığı sürece.
· Sağlık hizmetlerinde ve tıpta . Standart olarak hasta tetkik sonuçlarını çözümlemede doktorlara yardımcı olmak ve sağlık harcamalarını düşürmek başlıca amaçtır. Sağlık sektöründe hizmet veren birçok şirket deneyimli uzmanlardan daha doğru (tutarlı) ve daha hızlı tanı koymak için makine öğrenmesi uyguluyorlar. Diğer YZ uygulamaları arasında soruları cevaplamak ve hastalara yardımcı olmak için çevrimiçi olarak kullanılan bir bilgisayar programı, takip randevularını planlamak veya hastalara faturalandırma sürecinde yardımcı olmak ve temel tıbbi geri bildirim sağlayan sanal sağlık asistanları bulunmakta. YZ’nın tıpta kullanımına en ilginç örneklerden biri Avusturalya’dan geldi. Flinders Üniversitesi'ndeki araştırmacılar, dünyada ilk kez tamamen YZ ile tasarlanan bir grip aşısı geliştirdi[v]. ABD Ulusal Allerji ve Enfeksiyon Hastalıkları Enstitüsü tarafından finanse edilen aşı, şu sırada ABD’de insanlar üzerinde test ediliyor.
· Malzeme Bilimlerinde . Yanlış duymadınız, malzeme bilimleri araştırmalarında YZ çok önemli bilimsel buluşlara yön verdi. Kore’de Pohang University of Science & Technology (POSTECH)’de Kimya ve Makine Mühendisliği doçenti olan Dr. RHO liderliğindeki araştırma ekibi derin öğrenme kullanarak yeni bir malzeme tasarımını başardı[vi] ve bir metamalzeme üretti. Metamalzemeler, doğal malzemelerde bulunmayan özelliklere sahip olacak şekilde tasarlanmış yapay malzemeler ve en çok bilim kurgu romanlarında rastlayacağımız 'görünmezlik pelerini' gibi şeylerin yapımında kullanılırlar. Dr. RHO ve ekibinin ürettikleri metamalzeme ışığın dalga boyundan daha küçük olan yapay atomlardan oluşuyor ve ışığın polarizasyonunu ve dönüsünü (spin) kontrol ederek, bu malzemeye doğada bulunmayan yeni optik özellikler kazandırıyor.
· Tarımda :. Dünyanın 2050 yılında %50 daha fazla yiyecek üretmesi gerekecek çünkü kelimenin tam anlamıyla her şeyi yiyoruz! Bunun tek yolu, kaynaklarımızı daha dikkatli kullanmak. YAPAY ZEKA doğal kaynakları daha sürdürülebilir kullanırken çiftçilerin tarım alanlarından toprağı tüketmeden daha fazla yararlanmasına, ürün seçimi ve gelişiminin izlenmesi ile denetimli ilaçlama yoluyla ekolojik dengenin korunmasına yardımcı olabilir.
· Eğitimde . YAPAY ZEKA, notlandırma otomasyonu ile eğitimcilere zaman kazandırabilir. YAPAY ZEKA eğitmenleri öğrencileri bireysel olarak değerlendirebilir ve gereksinimlerine göre uyarlamalı eğitimler sunabilir. YAPAY ZEKA öğrencilerin nerede ve nasıl öğrendiklerini belirleyip etkileyebilir, belki de bazı öğretmenlerin yerine bile geçebilir.
· Para işlerinde . MZ veya Turbo Tax gibi kişisel harcama uygulamaları kişisel verileri topluyor ve ekonomik danışmanlık sağlıyor. Bugün, piyasalar ve borsalardaki işlemlerin çoğunu yazılımlar gerçekleştiriyor. Ayrıca girişimciler, piyasadaki kalıpları belirlemek için bilgisayarlara ve veri bilimcilere güveniyor. Ticaret esas olarak geleceği doğru tahmin etme becerisine bağlı olduğu için önem kazanıyor.
· Hukukta . Teknik ve etik zorluklara rağmen, YZ kullanımı kaçınılmaz. Birçok ceza davasında, kanıtları bulmak ve değerlendirmek için çok fazla veri bulunmakta. Belgelerde eleme ve keşif süreci adalet sektöründe çalışan insanlar için çok zor. Bu işlemi otomatikleştirmek ve hızlandırmak zamanın daha verimli kullanılmasını sağlayacak. UNICRI’nin (United Nations Interregional Crime and Justice Research Institute) bu konuda 44 sayfalık bir rapor hazırladığını biliyor musunuz.
· Endüstriyeltasarımda https://www.youtube.com/watch?v=aR5N2Jl8k14&feature=youtu.be
· Uzay araştırmalarında :. Yıldız savaşları projelerini bilmeyenimiz yok, değil mi? Büyük devletlerin bütçelerinin önemli bir kısmını yiyen “savunma” harcamaları olduğuna göre neden uzay araştırmalarına hatta diğer gezegenlerde yaşam projelerine çok büyük destekler sağlandığını anlayabiliriz. İşte bu alanda dünyanın ilk YZ tabanlı “Evren Benzetimi” (universe simulator) Deep Density Displacement Model (D3M)[vii] evren ile ilgili şeyleri “anlama yeteneği” ile araştırmacılarını şaşırtmayı başarmış. Araştırmacı Shirley HO bir basın açıklamasında, “yaptığımız iş çok sayıda kedi ve köpek resmi ile resim tanıma yazılımını eğitmeye benziyor, ancak yazılım sadece bunları değil, filleri bile tanıyabiliyor. Hiç kimse bunu nasıl yaptığını bilmiyor ve bu çözülmesi gereken büyük bir gizem.” Demiş.
· Müzik ve Sanatta hatta edebiyatta
· ÖRNEK Videolar
https://www.youtube.com/watch?v=gA03iyI3yEA&feature=youtu.be , https://www.youtube.com/watch?v=VHZctjpvpZo, https://www.youtube.com/watch?v=60xha7Ys6xc)
Hiçbir şeyin durağan kalmayacağı bir çağdayız. “Bilgiyi edinmek ve geliştirmek isteği, emek harcamayı gerektirir. Tam ve kesin olmayanla yetinmeyip, aklın özgürlüğünde gerçeği, sevginin gücünde erdemleri sürekli olarak aramalı değişim ve dönüşümlere her daim hazır olmalıyız.
Saygılarımla
Gülseren Karabulut
KAYNAKLARIM:
Kim Korkar Yapay Zekâ’dan? http://www.itu.edu.tr/haberler/2018/11/16/kim-korkar-yapay-zekadan- , son erişim Ekim 2019.
· TEORİ Dergisi, Yapay Zekâ sayısı, Eylül 2018, https://www.aydinlik.com.tr/yapay-zeka-tartismasini-aciyoruz-insanlik-nereye-dogu-perincek-kose-yazilari-eylul-2018, son erişim Ekim 2019.
· 50 Soruda Yapay Zekâ, Cem SAY, https://www.idefix.com/Kitap/50-Soruda-Yapay-Zeka/Bilim/Populer-Bilim/urunno=0001780164001
· Yapay Zekâ, Geçmişi ve Geleceği, Nils J. NILSSON, https://www.idefix.com/Kitap/Yapay-Zeka-Gecmisi-ve-Gelecegi/Bilim/Populer-Bilim/urunno=0001827393001
· Kanser Biyoenformatiğinde Yapay Zekâ, Dr. Yalçın ÖZKAN, Doç. Dr. Çiğdem Selçukcan EROL, http://www.papatya.gen.tr/kanser_Biyoenformatiginde_Yapay_Zeka.htm
· Sevgi Dolu Makineler (İnsanlarla Robotlar Arasında Ortak Zemin Arayışı), John Markoff, Zülfü Dicleli (Editör), https://1000kitap.com/kitap/sevgi-dolu-makineler--153712
· Merhaba Dünya, Hannah FRY, https://www.idefix.com/Kitap/Merhaba-Dunya/Bilim/Populer-Bilim/urunno=0001814329001?gclid=EAIaIQobChMI7JKdlbaE5QIVFPlRCh2PhQggEAYYBCABEgJAvfD_BwE
· Yapay Zekâ Mühendisliği Nedir, Mezunları Ne İş Yapar? https://www.webtekno.com/yapay-zeka-muhendisligi-h71458.html, son erişim Ekim 2019.
· Yeni Bir Devir Başlıyor: TOBB ve Hacettepe Yapay Zekâ Mühendisliği Bölümünün Açıldığını Duyurdu, https://onedio.com/haber/yeni-bir-devir-basliyor-tobb-ve-hacettepe-yapay-zeka-muhendisligi-bolumunun-acildigini-duyurdu-877834, son erişim Ekim 2019