LİYAKATSİZ YÖNETİCİLER ŞİRKETLERİN KâBUSU MU?
“Çalışan terfi ister, hazır değilsin, denir.
Maaş artışı sorar, bütçe yok, denir.
Şu proje bende olsa der, bir konuşalım, denir.
Yöneticimle başım dertte der, iletişim eğitimi önerilir.
Sonra bu kişi başka iş bulur, istifasını masaya koyar.
İkna turları başlar.
Maaşı düzeltelim…
Başka ekip bakalım..
Sene başında beklediğin terfi tamam..
Parlak bir projenin sorumluluğunu verelim..
Sonra çalışan sorgular:
E madem olabiliyordu, neden zamanında yapmadın ki?
(Pınar Kaçar Özkent Hanımefendinin yazısından alıntıdır.)
Bu yazıyı görünce aklıma birkaç örnek geldi hemen. Düşündüğümde Liyakati gerçek sahiplerine değil de emanetçilere, buyruk alabilen vasatizme, yönetilebilen ve idare edilebilen takım oyuncusu görünümlü emir erlerine verirseniz onlar da hayatlarının bu fırsatını hak ve liyakat sahiplerine amansızca manevi şiddete varana kadar, bu şekilde savunacaklardır.
Mobbing, Kadına işyerinde baskı ve Cam Tavan Sendromu yaratımı yine bu vasıfsız kişilerin dışa vurumsal artıklarıdır.
"Endlessly pontificating white male syndrome", Türkçesiyle "daima kendisini yücelten beyaz erkek sendromu" diyoruz aslında bizler bu duruma.
Mansplaining, "bir kadına bir şeyi küçümseyici, aşırı kendine güvenen ve genellikle yanlış veya aşırı basitleştirilmiş bir şekilde yorumlamak veya açıklamak" anlamına gelen bir terimdir.
Rebecca Solnitbu bu fenomeni "aşırı güven ve bilgisizliğin" bir kombinasyonuna bağladı. The Atlantic'ten Lily Rothman, bunu "açıklayanın açıklayandan daha fazlasını bildiği gerçeğine bakılmaksızın, genellikle bir erkek tarafından bir kadına yapılan açıklama" olarak tanımladı.
Bu söylediğiniz örnekler daha çok STEM, Kurumsal Firmalar ve Kadınların çalıştığı Erkek Egemen işyerlerinde çoğunlukla geçiyor. Ataerkil toplum ve Çıkarcı Kurnaz yaklaşımın Toplumsallaşması ve İşyerindeki Hedef ve Başarı odağının üzerine çıkan görülmez bir şemsiye olmasıyla da kendini gruplaşma olarak tamamlıyor.
İster Asker de olsun ister hayatın toplumsallaşmaya başladığı yerlerde hep akıl vericiler “ne arkada ne önde ol” dedikleri tam da budur.
Sürüden ayrılanı Kurt kapmadan bu Kan Emiciler tarafından Parçalara ayrılıp aforoz edilmeye çalışan mazlum ve gerçek hak sahipleri diyorum ben buna.
Aslında beklentileri karşılanamayan talep eden liyakat sahibi çalışan değil bu cevapları veren zihniyet sahibi kişilerdir. Çünkü korku onların en büyük motivasyon kaynağıdır. Vandalizm kendilerinin disiplin yalanı ile ortaya attıkları duygusal tutkularıdır.
Sonuçta kaybeden şirketler olmaktadır. Uzun vadede prodüktivite, başarı ve gelişim durduğunda bunu fark etseler de çok geç kalmaktadırlar. Çünkü bu aorayı yaratan yazılı olmayan kurallar silsilesi ekibi birbirlerinin negativitelerini bir gölge gibi kapatarak kendilerince takım oyunu oynadıklarını sanarlar iken aslında vasatizmlerini kapattıklarını er ya da geç fark edeceklerdir.
Gerçek Başarılı Çalışanları; Mobbing, Baskı, Usandırma, Ignore etme, Etkisizleştirme ve Değersizleştirme temasıyla gereksiz veya yükselemez şekilde göstermeye çalışır vasıfsız idareciler. Bu idarecilerin hatta Aşırı uçluları dalga geçme, dedikodu ve manipülasyonu da eklerler.
Bir Yöneticinin liyakatsizliğini nasıl anlarsınız diye bana firma ve şirket sahipleri çokça sormuşlardır:
Kendilerine verdiğim yanıt;
İhtiyaçları ve talepleri net olan liyakat sahibinin isteklerine karşılık verirken üst yöneticileri gözlemlemelerini salık verdim hep.
Eğer “Ad Hominem” diye bildiğimiz reaksiyonu değil de kişileri karalama safsatasına giren yansıtma yapan ve konudan uzaklaşarak küçümseyen ve mütemadiyen itibarsızlaştırmaya çalışan bir yaklaşım görüyorsanız bilin ki suçlu kesinlikle mansplaining yapan yöneticinizden ve yarattığı çevresel etmenlerden kaynaklanıyordur derim.
Hatta biraz dikkatli olsanız bu gerçek çalışan ekibin üzerine mafya gibi çöken ve nemalanan diğer yöneticileri de görebilirsiniz. Demiştim.
Yalnız dikkat edin bunun ucu bu şekilde kendini garantiye almaya çalışan ve bu sistemi en başta kurgulayan ve çekip çeviren en üst düzey yöneticiye kadar gidebilir uyarısında da bulundum sık sık.
Amaç İnsanoğlunu çalışma hayatını iyileştirmek olması nedeniyle karşılaştığım bu tarztaki yetersiz insanlara da tavsiyem şu olmuştur:
Her yaş kendini yenileme, öğrenme, teşvik etme ve günah çıkarmak için geç değildir. Ama istemeniz lazım. Öncelikle empati yaparak yukarıda verdiğim tanımlamalardan başlayarak bir af ve içsel huzuru bulma ve eylem ve hareketlerle özür dileme turuna başlayabilirsiniz. Yoksa sanmayın ki saklanabiliyorsunuz. Olsa olsa zaman kazanmak bu dünyada kalıcı hiçbir şey bırakmadan tarihten silinecek gideceksiniz hiç yaşanmamışçasına hem de…
Talepte bulunmuş olan işinde başarılı, verimlilik, ilham ve şevk veren Liyakat sahipleri belki ilk etapta isteklerinin yerine gelmemesi nedeniyle üzülseler de onları daha da geliştiren bu unsurla mutlak zafer hedefine adım adım yaklaşmaktadırlar.
Dediğim gibi kaybeden şirketler, kazandığını zanneden vasıfsız idarecilerle gelinebilecek nokta hayal kırıklığının bir adım ötesinden fazlası değildir.
Cihan FULSER
EMCC Accredited Coach & Mentor??
Yönetici??Danışman(İş Geliştirme, Marka, Satış ve Pazarlama)??
Kariyer, Yönetici, Yaşam Koçu{Gisar YUHAKO}